19 Şubat 2008 Salı

Sık Sık Birbiriyle karıştırılan Sözcükler

SIK SIK BİRBİRİYLE KARIŞTIRILAN SÖZCÜKLER
Aşağıdaki liste Dr. Süer EKER'den alınmıştır.
Dr.Öğ.Bnb. Süer EKER, Türk Dili, Harp Okulu Basım Evi, Ankara 1999
âdem İnsan
adem Yokluk
adet Sayı
âdet Gelenek
adil Adalet
âdil Adaletli
Ali Özel ad
âli Yüce, yüksek
araba Tekerlekli, motorlu veya motorsuz her türlü kara taşıtı
otomobil (Fr.)Motorlu taşıt
atak Düşüncesizce her işe atılan
atak (Fr. attaque) Atılım, akın
ayırt (et-) Birkaç şeyi birbirinden ayıran niteliği anlama(k)
ayırtı Aynı cinsten olan şeyler arası ince fark, nüans
ayrıcalık İmtiyaz
ayrılık Ayrı olma durumu
ayrım Benzer şeyleri birbirinden ayıran özellik, fark
ayırım Eşit davranışta bulunmama
azımsamak Daha fazlasını istemek, az görmek
küçümsemek Değer vermemek, küçük görmek
balet Bale yapan erkek sanatçı
balerin Bale yapan kadın sanatçı
biçim Dış görünüş, şekil
biçem Üslûp
bilâkis Aksine
bilhassa Özellikle
bileşik Birleşerek oluşmuş, basit olmayan, mürekkep
birleşik Bir araya gelmiş, birleşmiş olan
bir takım Birbirini tamamlayan şeylerin tümü
birtakım Belirsiz çokluk, kimi, bazı
birbuçuk 1.5
bir buçuk 1/2, 0.5
büküm Bir şeyin bükülmüş yeri, kat, kıvrım
bükün Gramer görevleri ve yapısı bakımından, kelime köklerinin başında, içinde veya sonunda türlü değişikliklerin olması
çağdaş Aynı çağda yaşayan, muasır
modern (Fr.) Çağa uygun, çağcıl, asrî
çekimser Bir şey yapmaktan kaçınan
çekingen Ürkek, sıkılgan
çelişki Çelişme, tenakuz
ikilem İnsanı istenmeyen durumlardan birini, çoğunlukla iki seçenekten birini izlemeye zorlayan tartışma, sorun veya usa vurma durumu
çözülmek Gevşeyip yumuşamak, erimek
çözünmek Maddenin sıvı içine karışması
dalâlet Sapkınlık
delâlet Kılavuzluk; belirti
direk Ağaçtan veya demirden uzun ve kalın destek
direkt (İng.) Doğrudan
dogma (Fr.) Doğruluğu sınanmadan benimsenen, bir öğretinin veya ideolojinin temeli yapılan sav
doğma Doğma, dünyaya gelme durumu
duygu Duyularla algılama, his
duyu Görme, işitme, koklama, dokunma ve tatma organlarıyla algılama yeteneği, hassa
düş Gerçekte olmayan şey, imge, hayal
rüya (Ar.) Uyurken zihinde beliren olayların, düşüncelerin tümü
ehil Bir işte yetkili olan, yeterli, erbap
ehlî Evcil
etken Faktör, amil
etkin İşleyen, aktif, müessir
fiyat Bir alım ve satımda bir şeyin para karşılığındaki ederi, pahası
ücret İş gücünün karşılığı olan para ve mal
gibi ...-e benzer
denli ‘kadar’ anlamında edat
görelik Bağıntı, izafet
göreli Bağıntılı, izafî, nispî, rölatif
görece Bağıl, izafî
görev İş görme yetisi, vazife, bir nesne veya kimsenin yaptığı iş
ödev Yapılması, yerine getirilmesi gerekli olan iş
görünmek Görülür duruma gelmek; benzemek
görülmek Gö yardımıyla bir şey, bir varlık algılanmak, seçilmek
hafriyat Kazı, kazma işleri
*harfiyat Türkçede böyle bir sözcük yoktur.
hak etmek Hak kazanmak
hakketmek Ağaç, taş vb. üstüne yazı veya şekil oymak
hal’etmek Tahttan indirmek
halletmek Çözüm yolu bulmak
halk İnsan topluluğu
halk Yaratma
hazine Değerli eşya yığını; değerli eşyaların saklandığı yer
hazne Depo
helâl Dinin kurallarına aykırı olmayan
halel Bozma, bozukluk
ılgım Yalgın, pusarık, serap
ılgın Bir ağaç cinsi
ile Bağlaç
ilâ (Ar.) ..dan.....e kadar
kampanya Belirli bir süredeki etkinlik dönemi
kumpanya Daha çok, yabancı sınaî, ticarî ortaklık, tiyatro topluluğu
kara (< Ar.) Toprak
kara Siyah
karşı Karşılık olarak, mukabil
karşın Gerekenin veya mantığın tersine olarak, rağmen
karşı Karşılık olarak, mukabil
karşıt Nitelik ve durumları birbirine büsbütün aykırı olan, zıt
karşılık Bir davranışın karşı tarafta uyandırdığı, gerektirdiği başka davranış, mukabele
karşın Gerekenin veya mantığın tersine olarak, rağmen
karşılık Mukabele, cevap, bedel
karşıtlık Zıtlık
katil (Ar.) Öldürme
linç (İng.) Çoğunluğun, birini döverek öldürmesi
kâtil İnsanları öldüren kimse
katil Öldürme
klinik Hasta bakılan yer
poliklinik Çeşitli hastalıkların bakıldığı klinik
kerli ferli
kelli felli Her ikiside kullanılır.
1.Kılığı kıyafeti düzgün, olgun ve gösterişli kimse.
2.Güngörmüş
komite Alt kurul, encümen, komisyon
komita Siyasî bir amaç için silâh kullanan gizli topluluk
kupa (< İt. cuppa) Bronz veya kristal kap
kupa (< Fr. coupé) Bir tür dört tekerlekli araba
kurum Müessese, tesis
kuruluş Topluma hizmet amacı ve göreviyle kurulan her şey
küp (< Ar. ku:b) Toprak kap
küp (< Fr. cube) Altı yüzlü dikdörtgen
lâf Lâkırdı; sonuçsuz, yararı olmayan konuşma; konu
söz Sözcük, sözcük dizisi
lâik (Fr.) Devlet ve din işlerini ayrı tutan
lâyık (Ar.) Bir şeyi elde etmeye hak kazanmış olan
mahkeme Yargılama yapılan yer
muhakeme Yargılama
mahzur Sakınca
mahsur Sarılmış, kuşatılmış
maiyet Üst görevlinin yanında bulunan kimseler
mahiyet Nitelik, vasıf, öz, asıl, iç yüz
merhum Müslümanlık dinine mensup ölmüş erkek
müteveffa Hristiyanlık dinine mensup ölmüş kimse
mevhum Gerçekte var olmayan, var sayılan
mefhum Kavram
meteor Akanyıldız
meteorit Gök taşı
müsaade 1.İzin, icazet, ruhsat 2. Elverişli, uygun olma durumu
izin 1. Müsaade, ruhsat 2. İş yerince verilen tatil
mütahassıs Uzman
mütehassis Duygulanmış
mütevazı Alçakgönüllü
mütevazi Paralel
nicelik Bir şeyin azalıp çoğalabilen durumu, miktar
nitelik Bir şeyi diğerinden ayıran özellik, vasıf
nüfuz Söz geçirme, erk
nüfus Toplam insan sayısı
olanaklı Olma ihtimali bulunan, mümkün, kâbil
olası Görünüşe göre olacağı sanılan, muhtemel
otel Geceleme imkânı yanında, yemek ve eğlence imkânı sunan işletme
motel Motorlu taşıtlarla seyahat edenlerin barınmaları için yapılmış otel
otomobil Motorlu taşıt
taksi Ücret karşılığı yolcu taşınan otomobil
öğrenim Gerekli bilgi, beceri ve alışkanlıkların elde edilmesi amacıyla yapılan çalışma, tahsil
öğretim Belli bir amaca göre gereken bilgileri verme işi, talim
ölçü Bir niceliği, o nicelik için kabul edilmiş birimlerden birine oranlayarak değerlendirme
ölçüt Bir yargıya varmak veya değer vermek için başvurulan ilke, kıstas, kriter
öncel Sonucun çıkarıldığı önerme ve önermeler
öncül Bir tasımda, sonucu hazırlayan ilk iki önermeden her biri
öneri Bir sorunu çözmek üzere öne sürülen görüş, düşünce, teklif
önerme Kabul edilmesi için öne sürülen düşünce, teklif
önerti (mantık) Şartlı bir önermenin şartı anlatan ön bölümü
özel Hususî, zatî, devlete değil, kişiye ait olan
özgü Özellikleri birine veya bir şeye ait olan
özgür Kendi kendine hareket etme, davranma, karar verme gücü olan
bağımsız Davranışlarını, tutumunu, girişimlerini herhangi bir gücün etkisinde kalmadan düzenleyebilen, hür
öznel Bireyin duygu ve düşüncelerine dayanan, enfüsî; subjektif
nesnel Taraf tutmadan inceleme yapan, hüküm veren, afakî; objektif
porte Para tutarı; notaların yazıldığı beş paralel çizgi
portre Bir kimsenin yağlı boya yapılmış resmi
süre Bir olayın başı ile sonu arasında geçen zaman parçası
süreç Olay veya hareketler dizisi
problem Sorun
problematik Sorunlu
rakip Aynı şeyi elde etmeye çalışan
râkip Eski dilde ‘binen, binici’
sanal Gerçekte olmayan, farazî
edimsel Fiilî, aktüel
sanat Üstün yaratıcılık
zanaat Tecrübe ve ustalık gerektiren iş
sanayi Endüstri
sınaî Sanayi ile ilgili
sanık Suçlu olduğu sanılan kimse, maznun
suçlu Suç işlemiş kimse
sanı Sanmak durumu ve sonucu, zan
sanrı Uyanık bir kişinin, kendi dışında var sandığı, ama gerçekte yok olan olguları algılaması, birsam
savunmak Bir kimseye, hareket veya düşünceyi doğru, haklı göstermeye çalışmak, onun yanında olmak
iddia etmek Sözünde direnmek, bir iddia ileri sürmek
savap Doğruluk
sevap Tanrı ödülü
sonuç Bir olayın doğurduğu başka bir olay veya durum, netice
son Şimdiki zamana en yakın zamandan beri olan veya bu zamandan yapılmış, olmuş olan, ilk karşıtı
sorgu Sorma işi, sanığın araştırma konusu olan olaylarla ilgili olarak yargıç karşısındaki beyanı
soru Bir şey öğrenmek için birine yöneltilen ve karşılık gerektiren söz veya yazı, sual
söylence Efsane, meşguliyet
söylem Söyleyiş, söyleniş
suç Yasalara, törelere, ahlâk kurallarına aykırı davranış
kabahat Uygunsuz hareket, çirkin yakışıksız davranış
sükût Sessizlik, susma
sukut Aşağı inme, düşme
şan (Fr.) Ses dizisi
şan (Ar.) Ün, şöhret
şantöz Kadın şarkıcı
şantör Erkek şarkıcı
şok Şok
şoke ‘Şoke etmek’ veya ‘şoke olmak’ anlamında kullanılır.
tahayyül Hayalde canlandırma, sembolleştirme
hayal Zihinde tasarlanan, canlandırılan ve gerçekleşmesi özlenen şey; imge, hulya
tasarı Bir kimsenin yapmayı düşündüğü şey
tasarım Tasarımlamak işi veya tasarımlanan biçim, tasavvur
teamül İş, davranış, alışı
temayül Meyletme, eğilim
teori Kuram, nazariye
hipotez Varsayım, faraziye
tevsi Genişletme
tevzi Dağıtma
tez (Fr.) Sav
tez (Far.) Süratli
tüm Bir şeyin olancası, topu, tamamı
bütün Eksiksiz, tam, parçalanmamış
türbin Herhangi bir akışkan yardımıyla dönme hareketine giren araç
tribün Seyircilerin maç seyretmek için bulundukları yer
uğraş İş, meslek, meşguliyet
uğraşı Uğraşılan şey, meşgale
vamp Erkek peşinde koşan kadın
vampir İnsanların kanını emdiğine inanılan hortlak
veya Olacağı sanılan, seçime bırakılan şeyler ikiden çok olursa kullanılır.
ya da Ayrı olmakla birlikte aynı değerde tutulan iki şeyi anlatan sözlerden ikincisinin önüne getirilir.
yad Gurbet, yabancı eller
yâd (Far.) Hatırlama
yakından Yakın olarak
yakinen (Ar.) Sağlam olarak, iyice
yaklaşık Gerçek değer ya da miktarına yakın, takribî
yakın Uzak olmayan
yaşam Hayat
yaşantı Hayat tecrübesi
yayın Yayımlanan kitap, dergi, gazete vb.
yayım Kitap, dergi, gazete vb.nı basıp dağıtma
yetke Yaptırma veya yasak etme hakkı veya gücü
yetki Bir görevi, bir işi yasaların verdiği imkânlara göre, belli şartlarda yürütmeyi sağlayan hak, salâhiyet
yönetmelik Bir kuruluşun çalışma kurallarını belirleyen kuralların tümü
yönetmenlik Yönetmen olma durumu
-zade (Far.) Oğul, evlât: Asilzade
-zede (Far.) Vurmuş, vurulmuş¨Felâketzede

Hiç yorum yok: