10 Şubat 2008 Pazar

Fecr-i Ati Edeb. ve Beyannamesi

FECR-İ ATİ EDEBİYATI(1909-1913)Meşrutiyet sonrasının hemen tek edebî topluluğu olan Eecr-i Ati’yi tenkitçiler Servet-i Fünun gibi edebiyat mektebi olarak kabul etmezler. Hatta bir edebiyat grubu olarak isimlendirmekte bile tereddüt ederler. Fecr-i Ati topluluğunun doğuş sebebi nedir? Meşrutiyet devrinin siyasî karışıklığı arasında, sanatın, dolayısıyla edebiyatın tamamıyla ihmal edildiği söylenemez. Nitekim yukarıda bahsettiğimiz iki yüz kadar periyodik içinde, doğrudan doğruya edebî olan yahut siyasî olup da sayfalarında ideoloji dışı bir edebiyata yer veren dergiler de vardır.Bunlar arasında Resimli Kitap, Aşiyan, Musavver Muhit, Şehbal, Hüsn ve Şiir, Rübab, Şiir ve Tefekkür, Musavver Eşref kaliteli edebiyat dergileri olarak zikredilebilir. Hatta Edebiyat-ı Cedîde yazarları dağılmış da olsa Servet-i Fünun dergisi bu yıllarda da sanat ve edebiyat özelliğim korumaktadır.Meşrutiyet'in daha ilk aylarında, basının bu derece politika arkasından koşmasından usanan ve sanat namına endişe duyan bir kısım- genç yazarlar bir edebiyat grubu etrafında toplanmaya karar verirler. 1909 yılının mart başlarında bu fikir olgunlaşır. Bir gazetenin idarehanesinde toplanan gençler. önce topluluklarının adını ararlar. Aralarında Ahmed Haşim'den geldiği anlaşılan ilk isim "Sinayi Emel’dir. “ideal zirvesi” manasına gelen bu başlık, grubun karakterini vermektedir. Daha sonra yine aynı. karakteri aksettiren başka bir isim üzerinde anlaşma sağlanır: Fecr-i Ati (Yarının Şafağı). Bu son ismi teklif eden Yakup .Kadri’dir. Başkanlığa da en yaşlı üye Faik Ali getirilir Topluluğun basında ilk görünmesi, bu toplantıdan beş gün sora Servet-i Fünun dergisinin 12 Mart 1909 sayılı nüshasındaki şu haberler olur:
Fecr-i Ati
"Günümüz gençlerinden bazı aydınlar, genç üstad Faik Ali Bey’in edebi başkanlığında Fecr-i Ati adıyla bîr şiir ve düşünce heyeti kurmuşlardır. Gelecek için ümitlerle dolu olan edebiyatımızın ağır yürüyüşüne, vatanımızın ihtiyaç ve kabiliyetine yakışan bir bolluk ve gelişme akımı vermek üzere kurulan bu. heyetin tutacağı esas prensip şudur:“Sanat şahsî ve muhteremdir. Ruhları şiir ve estetiğe karşı samimi bir bağlılıkla dolu olan bu gayretli gençler yakında sanatseverlik arzularının ve felsefelerinin yankısı olmak üzere Fecr-i Ati adıyla bir dergide yayımlayacaklardır”Bahsedilen dergi çıkarılamaz. Mensupları, başta Servet-i Fünun olmak üzere, kendilerine imkan tanıyan değişik dergilerde yazarlar. Gerek derginin çıkmayışına, gerekse faaliyetlerinin aksamasına, ilk toplantılarının hemen arkasında zuhur eden 31Mart vakasının sebep olduğu düşünülebilir. Grubun dağılışı katî olarak bilinmemekle beraber, oldukça ihtilaflı, münakaşalı geçen iki buçuk yılın sonunda artık Fecr-i Ati diye bir isimden bahsedilmemektedir.Fecr Ati topluluğu, ortaya koyduğu "sanat şahsî ve muhteremdir" prensibine genel olarak sadık kalmış, gerçekten de mensuplarının her biri "şahsî" bir yol tutmuş görünmektedir. Ferdiyetçiliği ön plana alan bir grubun, devrinin diğer grupları gibi toplu olarak hareket etmemeleri tabiidir. Kuruluş sebebi gibi, muhtemelen dağılış sebeplerinden biri de bu olmalıdır. Yani mensuplarını bağlayıcı bir prensibin olmaması. Bununla beraber toplu olarak Fecri Aticilerin, üzerinde birleştikleri bir metin vardır. Kuruluş tarihinden bir yıl sonra yayınlanan bu metin, edebiyat tarihimiz içinde beyanname (manifesto) karakteri taşıyan ve bu kadar kalabalık bir imza. topluluğu île umumî efkarın karşısına çıkan TEK örnek olması bakımından da önemlidir. 24 Şubat 1910 tarihi i Servet-i Fünun’da tam. sayfa olarak çıkan beyannamenin sadeleştirilmiş metni aşağıdadır:

Fecr-i Ati Edebî Topluluğu Beyannamesî:
Şimdiye kadar memleketimizde “edebiyat” kelimesinin kazandığı önemi ve ciddiyeti anlayan ve bu önemi halka anlatan -tereddüt etmeden söyleyebiliriz ki- pek az kimse gelmiştir. Edebiyat tarihimizi incelersek en parlak devirlerde bile edebiyatın en geniş manasıyla anlaşılıp anlatılmadığını görürüz. Onun için bizde sanat ve edebiyat daima, boş vakitlerin güzel bir arkadaşı olmaktan pek fazla bir önem kazanmamış ve bunların, duyuların eğitilmesine hizmet ederek bir milletin ilerlemesine öncülük ettiği takdir edilememiştir. Geçmiş devirlerden ayrılıp asrımıza gelince yavaş yavaş bu anlayışın değişmeye uğradığını görürüz.Namık Kemal ve çağdaşları bir çok münasebetlerle bu konudaki fikirlerini söylemişlerdir. Kemal Bey’in ''Edebiyatsız millet dilsiz insan kabilindendir.” sözü meşhurdur.Fakat kamuoyunun, anlamamaktan ve anlamak için hiçbir yol gösterici bulamamaktan hasıl olan ilgisizliğine, böyle bir hamlenin deva olması elbette mümkün değildir. Bu zamana mahsus edebiyatların da bu hususta hizmeti görülmekle beraber Osmanlı kamuoyunun bu yol göstericiyi kati surette bulduğu tarih, itiraf etmeli kî Edebiyat-ı Cedîde’mizin genç ve faal zekalarının Servet-i Fünun sayfalarında edebî mekteplerini ilk kurdukları zamana, rastlar. Bu edebî topluluğun kurucuları o derginin sayfalarında çevresini aydınlatan ışıklı bir burç vazifesini görüyordu. Fakat hükümetin gittikçe Artan zulmü onların kalemlerine ilk sert ve ezici darbeyi vurdu.Bunlar, ilerde tekrar toplanmak ümidiyle hepsi dağılıp gittiler. Hürriyetin ilanı ile yeniden ışıklarının beklendiği zaman ise, pek az istisnası ile, onlar eski hayallerinin melîkesî o!an sanat ve edebiyata karşı bir ilgisizlik bulutuna bürünmüşlerdi. Bunu söylemekle bizden evvel gelenlere itiraz etmek arzusunda değiliz. Zira onların edebiyatımıza ettikleri hizmeti takdir etmemek her halde Kadirbilmezlik olur. Biz onlara geçmiş çalışmaları için teşekkür ile geleceğe gözlerimizi çevireceğiz.işte bu geleceğe bakmak azim ve niyetiyle Fecr-î Ati kuruluyor. Fecr-i Ati üyeleri kendilerine, herkesten çok edebiyat sever ve kararlı olmaktan fazla bir değer ve önem vermek cesaretini bulmamakla, beraber temelini attıkları kuruluşun bu ilim ve edebiyat çölünde yeşil bir gölgelik olmasını beklerken şimdilik Avrupa’da ki benzerlerinin küçük bir örneği, göstermeğe çalışacaklardır. Dilin, edebiyatın, edebî ve sosyal ilimlerin gelişmesine hizmet etmek bir tarafa, şurada burada filizlenen kabiliyetleri, sinesinde toplayarak birlik ve beraberliğin doğuracağı kuvvetle gelişmeye, fikir çatışmalarının parlatacağı hakikat şimşeğiyle fikirleri aydınlatmaya çalışmak: işte ,Fecr-i Ati'nin karar ve niyetinin maksadı!Fecr-i Ati üyelerinin çalışmalarının meyvelerini ihtiva edecek bir kütüphane kurmak üzeredir. Edebiyat-ı Cedîde'nin parlak zekalarına da tanyeri olmak meziyetine sahip olan Servet-i Fünun dergisi eserleri yayınlayacaktır. Bundan başka memleketimizin duygu ve düşünce hayatinin gelişmesini temin edecek önemli batı eserlerini kendi üyelerine ve mükafatlı yarışmalarla dışarıdan seçilecek kişilere tercüme ettirmek halka açık konferanslar vererek halkın edebi zevkinin yükselmesine, bilgisinin sınırlarını genişletmeye çalışmak, Batı ülkelerindeki benzer kurumlarla ilişki kurarak memleketimizin edebî mahsullerini batıya, batının ışıklarını doğu ufuklarına nakledecek sağlam ve yüce bir köprü vazifesi görmek Fecr-i Ati'nin dilekleri arasındadır.Hazırlanan ve hükümete verilen nizamnamenin bir örneği yakında yayınlanacaktır. Aydınlarımızın bu hayırlı teşebbüsü teşvik ve takdir edici bir ifadeyle karşılayacağına eminiz. Çünkü acı bir itiraf olmakla beraber söylemekten çekinmeyiz ki memleketimizin ilme ve sanata ihtiyacı çok fazladır. Bu ihtiyacı telafi için atılacak en küçük adım kurtuluşa, yücelmeye doğru atılmış demektir.Ve bundan mahrum olmak aziz vatan için acı bir öksüzlüktür.Fecr-i Ati Edebî Topluluğu adınaKatibi Müfit RatibAhmed Samim-Ahmed Haşim-Emin Bülend-Emin Lami-Tahsin Nahid-Celal Sahir(Reis)-Cemil Süleyman-Hamdullah Subhi-Refik Halid-Şahabeddin Süleyman-Abdülhak Hayri-İzzet Melih-Ali Canip-Faik Ali-Fazıl Ahmed-Mehmed Behçet-Mehmed Rüştü-Köprülüzade Mehmed Fııad-Müfid Ratib-Yakub KadriBeyannamenin altındaki yirmi bir imzadan en yaşlısı (Faik Ali) 34, en gençleri (Abdülhak Hayri, Mehmed Behçet, Köprülüzade) 19 yaşındadır. Diğerleri 22-26 yaş arasındadır. Topluluğa daha sonra Süleyman Fehmi, İsmail Suphi, Nevin, İbrahim Alaaddin, Mehmed Ali Tevfik, Hasan Bedrettin gibi isimlerin de katılmasıyla Fecr-i Ati'nin zengin bir kadroya sahip olduğunu görüyoruz.Beyanname metnindeki ifadelerden, nasıl bir edebî görüşe veya edebiyatın bağlandığı bir dünya görüşüne, felsefeye sahip olduklarını anlamak mümkün değildir, ilk takdim haberindeki "sanatın şahsî oluşu"nun fildişi kulesine çekilmiş bir sanat anlayışı getirmediği, bu beyannamedeki eğitici karakterden anlaşılmaktadır. Sanat ve edebiyat, belki siyasete değil, fakat netice olarak millî gelişmeye hizmet edecektir. Bir diğer husus, topluluğun batılı manasıyla bir edebiyat derneği (kulübü) karakteri kazanmak istemesidir. Nihayet son paragrafta memleketin ilme ve sanata son. derece muhtaç olması ibaresi. politikaya bir tepki gibi görünmektedir. Fecr-i Atinin beyannamesinde, kendilerinden önceki Servet-ı Fünun grubuna saygılı bir dil kullanıldığı dikkati çeker. Edebiyatı gerçek bir sanat haline getirenler onlardır. Yalnız o devre de artık kapanmıştır. Şimdi gözlerimizi geleceğe, yani yeniliklere çevirmeliyiz. Böylece Edebiyat-ı Cedîdeciler gibi sanat ve estetiğe bağlı, fakat yeniliğe daha çok açık, bilhassa batı edebiyatını daha iyi tanıyan bir•grup oluşturmak isterler Fecr-ı Aticilerin kullandıkları edebî türler ve bağlı oldukları edebiyat ekolleri tam manasıyla ortak bir karakter göstermez. Batı edebiyatından, teorik olarak şiirde kısmen parnas mektebine,sembolist-empresyonist temayüllere bağlananlar olmuştur. Roman ve hikayede de genel olarak realist ve natüralist bir yol tuttular. Bu bakımdan Servet-i Fünunculardan fazla farklı olmadılar.Topluluğun şiirdeki temsilcileri Tahsin Nahid, Köprülüzade Mehmed Fuad, Faik Ali, Mehmed Behçet, Emin Bülend, Ahmed Haşim'dir. Mizahî alanda olmak şartıyla Fazıl Ahmed de Fecr-i Ati şairlerindendir. Bu şairlerin, topluluk dağılana kadar geçen birkaç yıl içinde yazdıkları şiirler de Edebiyat-ı Cedîde şiirini hatırlatır. Umumiyetle aşk ve tabiat temlerini kullandılar. Yaygın vezin aruzdur. Kendilerinden önce başlamış olan serbest müstezat örnekleri çoğaldı, giderek serbest nazım diyebileceğimiz bir şekle yöneldi.Yine aynı kısa zaman süresi şartıyle, roman ve hikaye alanında Refik Halid, Yakub Kadri, Cemil Süleyman ve izzet Melih yine Servet-i Fünun romanını hatırlatan konuları işlediler.Tiyatro türünde, aynı zamanda tiyatro tenkitçisi olan Müfid Ratib başta olmak üzere Tahsin Nahid, Şahabeddin Süleyman, Refik Halid. İzzet Melih, Ali Süha gibi isimler sayılabilir. Mehmet Behçet, ayrıca o yıllarda adına fantezi denilen bir çeşit mensur şiir örnekleri verdi.Fecr-i Ati gençlerinin gerek kendi aralarında, gerekse grubun dışındakilerle giriştikleri münakaşalar ve edebiyatın teorik bahisleri üzerine yazdıkları, genel olarak edebiyatımız, özellikle de aynı yıllarda gelişmeye başlayan Millî Edebiyat akımı üzerinde olumlu tesirler hasıl etmiştir. Bunlar arasında tenkid usulü üzerine Yakub Kadri'nin, Fazıl Ahmed'in, Celal Sahir'in; Türk ve batı edebiyatı hakkında Köprülü'nün, Yakub Kadri'nin, Celal Sahir’in, Ahmed Haşim'in, Tahsin Nahid'in, ŞahabeddinSüleyman’ın, Ahmed Samim'in ve Müfid Ratib'in makaleleri, devri içinde önemli meseleleri ortaya koydu. Ayrıca edebiyatın daha genel konularıyla sanat ve estetik üzerinde Köprülü'nün, Celal Sahir’in, Müfid Ratib'in, Şahabeddin Süleyman'ın, Yakub Kadri'nin, İzzet Melih'in, Tahsin Nahid'in, Fazıl Ahmed'in Emin Lami’nin, Ahmed Haşim'in, Refik Halid'in ve Ali Canib'in yazıları bilinmektedir.Devrin dergilerinden Servet-i Fünün, Resimli Kitap ve Rübab'da Fecr-i Ati yazarlarıyla diğerleri arasında zaman zaman sertleşen edebiyat tartışmaları da olmuştur Bunlardan bir kısmı, grubun sloganı olan “şahsî”lik ile çok yakından ilgili sanat-ahlak ve sanat-toplum ilişkileri gibi konularda cereyan etmiştir. Bir kısmı da sanatta taklit meselesi gibi doğrudan doğruya estetik konulara münhasır kalmıştır. Münakaşalardan biri de, Ahmed HAŞİM Köprülüzade., Hamdullah Subhi ve Yakub Kadri gibi Servet-i Fünun edebiyatına karşı çıkanlarla, Ali Canip ve eski bir Servet-i Fününcu olan Celal Sahir arasında geçen tartışma olmuştur.Topluluğun dil konusunda açık bir tutumu olmamıştır. Halbuki o yıllarda dilin sadeleşmesi meselesi yaygın bir polemik haline gelmişti. Fecr-i Aticiler bu konuya umumiyetle ilgisiz kalmışlardır.Münakaşanın başlangıcında Köprülüzade ve Şahabeddin Süleyman, bir edebiyat dili olarak yeni lisan hareketine karşı çıkmışlar, buna mukabil eski Servet-i Fünuncu Celal Sahir harekete taraftar görünmüştür.Bütün bu dağınık görünüşüne, mensuplarının belli bir fikir etrafında toplanamayışına, hatta grup olarak fazla verimli görünmemesine rağmen Fecr-i Ati topluluğu, Meşrutiyet devrinin siyasî kargaşalığı içinde, sanat ve edebiyat adına güçlü bir atılıştır. Grubun kalabalıklığı, beyannameleri, kurulamamış da olsa batıdaki örnekleri gibi bir sanat derneği olma teşebbüsleri, en azından pek çok aydının gözlerini edebiyat alanına çekmiştir. Yazarlarının çoğunun daha sonraki yıllarda farklı yollar tutmuş olmalarını da grubun aleyhinde değerlendirmek doğru değildir. Bu yazarların hemen hepsinin edebiyat tarihimizde az çok önemli yerleri olmuştur. Mehmed Behçet, Tahsin Nahid, Şahabeddin Süleyman ve Müfid Ratib başka bir edebî gruba girmemişlerdir. Esasen son ikisi Cumhuriyetten önce ölmüşlerdir. Fecr-i Ati grubunun dağılmasından sonra, bir kısmı savaş yıllarında, bir kısmı Cumhuriyet'ten sonra olmak üzere Fecr-i Ati mensuplarının bir çoğu Millî Edebiyat hareketine katıldılar. Katılmayanlar da hareketin dilde sadeleşme akımına çeşitli nispetlerde uydular.

Hiç yorum yok: